Kurban Bayramında Sağlıklı Beslenme

Bayram sofraları keyifli, zengin, özel ve bir o kadar da sağlık açısından riskli. Artan kırmızı et-tatlı tüketimi, kızartmalar, hamur işleri kolesterolde ani yükselmelere sebep olabiliyor. Ailede kalp, şeker hastalığı, hipertansiyon gibi kronik hastalığı olanların bu konuda daha hassas davranması öğütleniyor.

Aşırı yemek; sindirim güçlüğü, mide ağrısı ve krampları, bulantı, kabızlık, reflü gibi sindirim sorunlarına sebep olabiliyor. Kalp çarpıntısı, tansiyon yükselmesi gibi genel sağlık sorunları, besin zehirlenmeleri ve kilo alma gibi birçok problemle karşılaşmak mümkün.

Sağlıklı et tüketmek için kurban etinin hazırlanması ve pişirilmesi konusunda dikkat edilmesi gerekenler:

  • Veteriner kontrolünden geçtiğine emin olmak. Uygun kesim şartlarının sağlanmış olması.
  • Sakatat kısımlarını yani organ etlerini tüketmemek. (Bu tür etlerde doymuş yağ ve kolesterol oranı yüksek olduğundan)
  • Etlerin görünür yağların tamamını temizlemek.
  • Sindirimi kolaylaştırmak için eti dinlendirip kesimden 24 saat sonra yemek.
  • Hazırlama sırasında etler ve diğer besinlerin için ayrı doğrama tahtaları ve ayrı bıçak kullanmak.
  • Etleri pişirirken doğru pişirme yöntemleri seçmek. Kızartma ve kavurma yerine, ızgara, haşlama ve fırın tercih etmek.
  • Izgara yaparken kömürlerin tamamen yanmasını bekleyip etleri ateşin en az 15cm uzağında pişirmeye dikkat etmek.
  • Etleri içlerinin çiğ dışlarının sert kalmaması için çok yüksek ısıda ve hızlı pişirmemek.
  • Kuyruk yağı ve iç yağı gibi kalp-damar sağlığını tehdit eden yağ türlerinden kaçınmak.

Sofrada, et dışında diğer besin gruplarına da yer verilmesi öneriliyor. Sebze yemekleri, salatalar, ayran ve cacık gibi süt ürünleri de tercih edilebilir. Ekmek olarak tam buğday ve tam çavdar ekmeği öneriliyor. Et tüketiminin, her öğünde ölçülü miktarda ve diğer besin gruplarıyla birlikte tüketilmesi gerektiği vurgulanıyor.

 

Kaynaklar:

www.culinarymag.com.tr (http://www.culinarymag.com.tr/Haberler/Detay/0b41d37c-e6bf-40b2-b6c3-59c2cb40b273)

Açık Havada Sporun Şimdi Tam Zamanı

Havalar giderek ısınıyor. Aylardır evlere, ofislere hapsettiğimiz bedenlerimizi dışarı çıkarmanın vakti geldi.

Aslında spor yapmak için elbette ki zaman ve mekan tanımamak gerekiyor. Spor, hem fiziksel hem de ruhsal sağlığımız için her yaşta, her koşulda gerekli.

Düzenli olarak spor yapmak, kilo kontrolünün yanında, birçok hastalığı da önlüyor. Kışın bu sürekliliği sağlamak biraz daha zor. Bahar aylarında açık havada yapılabilecek aktiviteler hem daha fazla hem de daha keyifli… Okumaya devam et “Açık Havada Sporun Şimdi Tam Zamanı”

Taurin Nedir & Faydaları

Taurin (Taurine) Yunanca ‘taurus’ (boğa) kelimesinden türemiş. İnsan vücudunda da doğal olarak üretilen sülfür türevi bir aminoasit. Kemiklerde, kalp kasında ve kan hücrelerinde yüksek oranda bulunuyor. Güçlü bir antioksidan etkisi olduğu düşünülen Taurin gözün retina kısmında yüksek oranda bulunuyor. Nörolojik gelişme ile kandaki su ve mineral seviyesini düzenlemesine yardımcı oluyor. Beyin ve sinir sistemindeki kalsiyum ve potasyum dengesinin düzenlenmesinde rol oynuyor.

Taurin, kırmızı et, süt, balık, istiridye ve çeşitli mantar türlerinde bulunuyor.

Taurin’in faydaları;

  • Yağların sindirimini ve vücuttaki yağları çözen vitaminlerin emilimini kolaylaştırdığı düşünülüyor.
  • İskelet kaslarının düzgün işleyişinde önem taşıdığı belirtiliyor.
  • Araştırmalara göre kalp kasının kasılma gücünü arttırarak kalp yetmezliğini önleyici etkisi olabileceği vurgulanıyor.
  • Kan içinde su ve mineral tuzlarının seviyesini düzenlediği düşünülüyor.
  • Saç köklerinin hasar görmesini önlemede etkili olabildiği ifade ediliyor.
  • Obeziteyle savaşta faydalı olduğu düşünülüyor.
  • Yapılan çalışmalara Tip 2 diyabeti önlemede faydalı olabildiği vurgulanıyor.
  • Güçlü bir antioksidan etkisi olduğu düşünülüyor. Bu anlamda karaciğer üzerinde yapıcı etkileri olabileceği belirtiliyor.
  • Doğal yollarla Taurin üretemeyen bebeklerde haricen kullanıldığında gözün gelişimi için faydalı olduğu düşünülüyor.
  • Manik depresyon tedavisinde etkili olabildiği düşünülüyor.

 

Kaynaklar:

www.lef.org (http://www.lef.org/magazine/2013/6/The-Forgotten-Longevity-Benefits-of-Taurine/Page-01)

Zeytinyağı İle Yapılabilecek Yüz Maskeleri

Zeytinyağı, cilt için önemli omega yağ asitleri bakımından zengin, mucize bir kaynak.

%100 doğal olan zeytinyağını hiçbir ürüne karıştırmadan cildinize nem, esneklik ve canlılık katsın diye kullanabilirsiniz. Avucunuza damlatacağınız birkaç damla zeytinyağını avucunuza iyice yaydıktan sonra boynunuz dahil yüzünüze Okumaya devam et “Zeytinyağı İle Yapılabilecek Yüz Maskeleri”

Doğum Sonrası Depresyon: Lohusalık Hüznü

Anne adaylarının yaklaşık olarak %20’sinde görülen doğum sonrası depresyon, korku, endişe ve ağlama krizleriyle kendini gösterir. Gebelik dönemindeki hormonal değişiklikler nedeniyle annelerin birçoğunda değişken duygu hali görülebilir. Genellikle 2. ve 8. haftalar arasında görülen doğum sonrası depresyon, annenin bebeğe karşı ilgisizliği ve yeterli düzeyde bakımını yapamaması şeklinde tanımlanabilir. Okumaya devam et “Doğum Sonrası Depresyon: Lohusalık Hüznü”

Ergenlik Psikolojisi ve Sınav Kaygısı

Ergenlik dönemindeki hızlı fiziksel değişimler ve cinsel gelişim psikolojik değişikliklere sebep oluyor. Özellikle beden imajı, özsaygı, ebeveyn ile iletişim, karşı cins ve çevreyle kurulan ilişkiler ergenin ruhsal yapısı üzerinde etkili oluyor. Ergenlik dönemindeki bu hızlı değişimi içinde ergen bir kimlik krizi yaşayabiliyor. Erikson’a göre ergenin kimlik bunalımı kim olduğu ile ilgili olarak yaşadığı sorgulamanın bir sonucu ve gelişimin doğal bir parçası.

Ergenlik dönemindeki kimlik arayışı, çevredeki kişilerle iletişim kurma ve kendilerine uygun bir rol arayışı içinde denemeler yapma süreçlerini içeriyor. Ergen çevresinde daima ‘onun gibi olmak’ kişilerle özdeşleşme yaparak kişiliğini oluşturma çabası içinde oluyor. Kişiliğinin olgunlaşmasında rolü olan;-özdeşleşme –özerkleşme –sorumluluk kavramlarına yanıt bulmaya çalışıyor. Sonuçta özdeşleşme ile kişilik oluşturulurken, özerklik ve sorumluluk kavramları birleşiyor.

Sınav kaygısı; sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili olarak kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanıyor.İki ayrı boyutta ele alınabiliyor:

  • Endişe: Endişe performansa yönelik zihinsel bir süreç. Sınav sonucuna ilişkin olumsuz düşünce, inanç ve beklentilerden oluşuyor.
  • Yoğun duygulanım: Kaygının yarattığı fizyolojik uyarım sonucu bedenden gelen ve olağan işleyişinin bozulduğu mesajı veren sinyalleri içeriyor.

Sınav kaygısı yüksek olan öğrencilerin sınav gününden önce ve sınav günü yaşadığı belirtiler:

  • Uykusuzluk
  • Gerginlik, sinirlilik
  • Çarpıntı
  • Baş ve karın ağrısı
  • Solunumda güçlük
  • İştahsızlık, mide bulantısı

Sınav başladıktan sonra, dikkati toplamakta ve soruları anlamakta güçlük, bilinen bir soruda hata yapması korkusuna bağlı heyecan, öfke- düşünememe, sürenin yetmeyeceği gibi fizyolojik belirtiler ortaya çıkabiliyor. Araştırmacılar, endişe faktörü etkisinin yoğun fiziksel uyarıma oranla daha fazla olduğunu gözlemliyor. Sınav kaygısı yüksek olan kişilerin yaşadığı endişe, dikkatin bölünmesine sebep oluyor. Öğrenci, sınav soruları ve kendi performansına ilişkin yorumları arasında bölünebiliyor.

 

Kaynaklar:

researchcooperative.org (http://researchcooperative.org/profiles/blogs/adolescence-and-adolescent )

http://www.ncbi.nlm.nih.gov (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/22774427 )

 

Selülitlerinize “Dur” deyin!

Kadınların kabusu olan “selülit”, yaz aylarının yaklaştığı bugünlerde tekrar gündemin birinci sırasına yerleşti. Selülitlerinizden kurtulmanız için size birkaç küçük önerimiz var:

• Bol bol hareket edin, en azından her gün yapacağınız yarım saatlik tempolu yürüyüş kan dolaşımınızı hızlandıracaktır.
• Mutlaka bol su için, hem hücreleriniz susuz kalmaz hem de toksinleri vücudunuzdan atarsınız.
• Oturuş şekliniz bile selülit oluşumuna neden olabilir. Yanlış oturuş iç organlarınızı sıkıştırır, toksinlerin vücuttan atılmasına engel olur. Bacak bacak üzerine atmak da dolaşımı engellediğinden bacaklarda selülit oluşumunu artırır.
• Masaj, kan dolaşımını hızlandırarak o bölgedeki yağları ve toksinleri tutan lifli dokuları yumuşatmaya ve tutulan suyun atılmasına yardımcı olur.
• Deniz yosununda birçok mineral bulunur ve bunlar da selülitli dokuları yumuşatarak toksinlerin uzaklaşmasını sağlar. O yüzden sorunlu bölgelere deniz yosunu sarabilirsiniz.
• Fazla şeker yağ hücrelerinin büyümesine, tuz ise vücutta suyun tutulmasına neden olur. Bu iki beyazdan mümkün olduğunca uzak durun.
• Kahve, meşrubat, alkol ve sigara da selülit dostudur.
• A ve C vitamininden zengin besinler selüliti azaltır. C vitamini kollajen yapımını desteklediğinden cilt dokusunu sıkılaştırır.
• Hücrelerin yağ yakmasını sağlayan ve kırmızı et, süt ve balıkta bulunan L-Carnitine, selülitlerin azalmasına yardımcı olur.
• Bioflavonoidler kollajen yıkımını durdurur, bağ dokusunun gelişimini destekler. Toz kakao, üzüm çekirdeği, üzüm suyu, şarap, bioflavonoidlerden oldukça zengindir.
• Omega 3, kan dolaşımını düzenler. Haftada 2-3 kez Omega 3’ten zengin balık tüketmek ya da Omega 3’ü besin takviyesi olarak almak, selülit oluşumunu azaltmaya yardımcı olacaktır.
• Lifli besinler tüketmek hücrelerde atıkların birikmesine neden olan kabızlık sorununu çözer.

Kaynaklar:
www.vanderbilt.edu
naturalhealthmagazine.net
umm.edu

 

Spor Egzersizlerinin Dolaşım Sistemine Etkileri

Dolaşım, vücudumuzun belli kısımlarına madde ulaşımını sağlayan sistemdir. Dolaşım sistemi, organlarımızı ve dokularımızı oluşturan hücrelerin beslenmesi, artıkların yok edilmesi, ısının dengelenmesi, hormonların gerekli bölgelere ulaştırılmasını görevini üstlenir. Kalp ve damarlardan meydana gelen dolaşım sisteminin tıp dünyasındaki adı ‘kardiyovasküler’ sistemdir. Okumaya devam et “Spor Egzersizlerinin Dolaşım Sistemine Etkileri”

Sinüzit Hakkında Merak Ettikleriniz

Alın, burunun arkası ve burunun her iki tarafında bulunan kemik boşluklarına yüz sinüsleri denir. Bu boşlukların iç yüzeylerine tutunmuş mukozanın iltihaplanması ise sinüzit olarak tanımlanır. Antibiyotiklerin henüz keşfedilmediği dönemlerde, yaşamı tehdit eden bir hastalık olan sinüzit, gelişen teknoloji ve tedavi yöntemleriyle korkutan bir hastalık olma özelliğini kaybetmiştir. Sinüzitin ortaya çıkmasındaki en önemli risk faktörü önceden geçirilen bir üst solunum yolu enfeksiyonudur. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının en sık Okumaya devam et “Sinüzit Hakkında Merak Ettikleriniz”

Adımsayarınız var mı?

Düzenli olarak egzersiz yapmanın, kronik hastalıklara yakalanma riskini azalttığını, vücudu hareketsizlikten kurtararak daha pozitif bir hayat sağladığı gerçeğini artık hepimiz biliyoruz. Bu gerçeği biliyor olmamıza rağmen, günlük hayatta çeşitli nedenlerle egzersize vakit ayıramıyoruz. Aslında hareketli yaşam, bir spor salonu üyesi olmakla doğru orantılı değil. Pazara, markete, evinize yakın yerlere giderken araba veya toplu taşıma kullanmak yerine yürümeyi tercih etmekte günlük egzersiz ihtiyacını karşılıyor olabilir. Okumaya devam et “Adımsayarınız var mı?”