Birçoğumuz, uzun bir tatilden sonra hayatımızı normale döndürmekte zorlanırız. Aradan geçen bir kaç gün ya da hafta uyku düzenimizi bozduğu için istediğimiz saate uyanmakta zorlanırız. Akşamları alıştığımız saatte uykumuzun gelmesi, sabahları her gün uyandığımız saatte uyanmamız; vücudumuzun kendi doğal saatini devreye sokmasıyla gerçekleşir. Biyolojik saatimiz ne kadar uyuyacağımızı, ne zaman uyanacağımızı ve yemek yeyemiz gerektiğini söyler bizlere. Biyolojik saat, yalnızca ne zaman uyumamız ve uyanmamız gerektiğini değil vücudumuzda yapılması gereken birçok işlevin de zamanlamasını yapar. Bu doğal zamanlama sayesinde bütün hücrelerimiz görev zamanlarını bilerek hareket eder. Ne zaman hormonların salgılanacağına, beden sıcaklığımızın ne olması gerektiğine ve hatta üreme işlevlerinin zamanlaması biyolojik saat denetimiyle gerçekleşir.

Biyolojik saatimiz, vücudumuzdaki organizasyonun sadece günlük ritmini belirlemekle kalmaz, bu işlemi aylık ve mevsimsel olarak da belirler. Örneğin bayanların regl kanamalarının 28 günde bir olması biyolojik saat denetimi altındadır. Dünyanın kendi ekseni etrafında ve güneşin etrafındaki hareketleri ve konumları da, vücudumuzun biyolojik ritminin düzenlemesinde önemli bir etken. Dünyanın dönüşüyle ilgili yapılan araştırmada Bunny adlı bir bilim insanı; dünyanın evrendeki konumuna bağlı olarak insanlarda bazı biyolojik ritim gözlemlerinde bulunmuştur. Bu gözlem ve sonuçları aşağıdaki şekilde özetlenmiştir.

Ritim Sıklığı

Fizyolojik ve Davranışlar Hareketler

Saniyeler Görme ve işitmenin gerçekleşmesi
Dakikalar Nefes alıp verme, kalp atışları ve mide hareketlerinin oluşması.
Saatler Kan dolaşımı ve enzim aktivitelerinin tamamlanması.
Günler Yeme-içme ve tuvalet ihtiyaçlarının gelişmesi
Gündelik Uyku-uyanıklık, vücut ısısı dalgalanmaları, yorgunluk-dinçlik, stres, fiziksel ve zihinsel performansın ortaya çıkışı.
Aylık Gebelik ve testesteron salınım döngüsünün gerçekleşmesi.
Senelik İnsan ve memeli hayvan doğumları, kazalar, hastalıklar, ani ölümler, cinayet ve intihar gibi girişimlerin zamanlaması.

Biyolojik saat; gece-gündüz, yaz,kış gibi çevresel koşullardan etkilense de genel olarak bunlardan bağımsız olarak çalışır. Geceleri rengini değiştiren bir balık türü üzerinde biyolojik saat araştırmaları yapan bilim adamları, balığın beyninde bulunan, ‘pineal bez’ olarak adlandırılan bölgenin, hasar görmesi durumunda balığın renk değiştirmediğini gözlemlemiştir. Bunun sonuncunda biyolojik satin sadece çevre kontrolünde değil, beyindeki bazı merkezlerin de, biyolojik ritim üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Pineal bezin salgıladığı melatonin hormonunun biyolojik ritim üzerinde önemli bir etkisi var. Melatonin hormonu kişiden kişiye değişse de genel olarak 23:00 ve 05:00 arasında salgılanıyor. Uyurken gece karanlığı görünümünün sağlanması, bu hormonun salgılanmasını tetiklediğinden uzmanlar uyunulan bölgenin mutlaka zifiri karanlık olması gerektiğini söylüyorlar. Temel görevi biyolojik saat düzenlemesi olan melatonin hormonunun; hücre yenileyici ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi de bulunuyor. Güçlü olarak salgılanmasının, kansere karşı koruyucu olduğu düşünülen melatoninin yaşlanmayı geciktirici etkisi zaten biliniyor.

İnsan vücudu için biyolojik saat önemli bir denetim mekanizması. Gerek vücut gerekse ruh sağlığımız için vücudumuzdaki olayların belirli bir ritme uygun olarak ilerliyor olması gerekir. Uyku ile uyanıklık saatimizin bu ritimle çalışmadığını düşünelim. Böyle bir durumda gece boyunca dinlenemeyen vücudumuz güne yorgun başlayacak ve buna bağlı olarak günlük işlerimiz aksayacaktır. Ek olarak, gün ortasında dayanılmaz derecede uykunuzun geldiğini ve tehlikeli bir işle uğraştığınızı düşünelim; örneğin araba kullanmak. Bu uyku hali büyük bir kazaya sebep olmanıza zemmin hazırlayabilir. Biyolojik saatin hayatımızda ne kadar kritik bir göreve sahip olduğunu vücudumuzda 1 günde meydana gelen değişiklikleri inceleyerek anlayabiliriz.

Vücudumuzda 1 günde ortaya çıkan değişimler:

Bedenimizin günlük ritmi; metabolizma, fizyoloji ve davranışları düzenlemektedir. Hatta bazı hastalıkların değişimleri de bu sayede olumlu veya olumsuz seyredebilir. Örneğin; sabah saatlerinde kan basıncının hızla yükselmesinden ötürü, grip en şiddetli düzeydedir. Öte yandan saat 1’de hamilelerin doğum yapma olasılığı artar, saat 2’ülser baş gösterebilir ve saat 3’te de kan basıncımız dibe vurabilir. Bu belirtiler; gün içinde ortaya çıkması beklenen durumlara, vücudumuzu programlayan, biyolojik ritmin yarattığı olaylardır. Ayrıca satin kaç olduğuna göre yapılacak tedaviler ve teşhis farklılık gösterebilir. Eğer yapılacak tedavi veya verilecek ilaçlar biyolojik saate de uygunsa daha hızlı fayda sağlanabilir.

Zaman kavramı keşfedilmeden önce, insanlar tarafından kullanılan en eski saat, biyolojik saattir.. Beynimizin orta alt kısmında yer alan bölgenin biyolojik saatimizi düzenlediğinin keşfedilmesi ancak yüzyıllar sonra olabilmiştir. Bu merkez, 20.000 sinir hücresi yardımıyla, gün ışığını algılayarak bilgiyi bu merkeze aktarıyor ve bireyin uyanmasını sağlıyor. Yenidoğan bebeklerde bu merkez ve sinirler yeterince gelişmediği için vücutları belirli bir biyoljik ritme uygun olarak çalışmıyor. Yaşlılarda ise zamanla sinirlerin ölmesi gibi sebeplerden ötürü biyolojik saat bozulmaya başlıyor. Siz de biyolojik saatinize uygun olarak yaşadığınız sürece ömrünüzü uzatabilir, vücudunuza gerektiği enerjiyi ve dinçliği kazanmasında yardımcı olabilirsiniz.

 

Kaynaklar:

BİYOLOJİK RİTİM
Eldebiran AYAN, Orhan ŞEN ve Hüseyin TOROS
İstanbul Teknik Üniversitesi, Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Meteoroloji Mühendisliği Bölümü.

BİYOLOJİK SAAT
Doç. Dr. Ferda Şenel

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.